ORMANI SEVMEK VE ORMAN ÜZERİNDEN MAĞDUR OLMAK

‘’Orman kanunu’’ denince mecazi anlamda aklımıza güçlünün güçsüzü ezdiği hukuk dişi eylemler geliyor. Genelde şuna inanıyoruz. Orman davası açmak beyhudedir, çünkü orman davası kazanılmaz. Orman kanunu denince aklımıza zorbalık geliyor da hak, hukuk gelmiyor mesela. Neden işlediğimiz arazide odun ihtiyacımız için birkaç ağaç yetiştirirsek, arazimizin elimizden alınabileceğini düşünmek zorunda kalıyoruz. Ağaçlar sadece devletin malımı?

Doğu kara deniz bölgemizde çay müstahsilleri çok dertli. Canları yanıyor. Atalarından dedelerinden miras kalan 50 yıllık, 60 yıllık çay bahçeleri çevresindeki üç, beş ağaç yüzünden orman alanı ilan edilerek orman bakanlığına devredildi. Şimdi başlarına gelen bu talihsiz olaydan dolayı çok şaşkın ve üzgünler.

Bu noktaya nasıl gelindi;

  • Karadeniz bölgemiz yağışlı bir bölgedir ve ağaçların gelişimi için son derece uygun bir iklime sahiptir. Ektiğiniz ya da kendiliğinden büyüyen bir ağacın beş, on yıl sonraki gelişimini tahmin bile edemezsiniz. Bu yüzden kontrol etmediğinizde arazileriniz kısa zamanda ağaçlanır ve orman görünümü alır.
  • Köylerimizde yüzlerce yıldır yakacak olarak odun kullanıldı. Uzun yıllardır çoğunlukla kömür kullanılıyor. Odunun yakacak olarak kullanımının azalması etrafta büyüyen ağaçlara yaradı ve arazilerini temizlemeyen müstahsillerin arazileri ağaçlandı.
  • Sanayileşmeyle birlikte insanlar daha iyi şartlarda yaşayabilmek için şehirlere göç ettiler. Atadan dededen kalan arazilerinin bakımını yapmadılar. Köylerinde yakacakta kullanmadılar. Bu durum arazilerin ağaçlanmasına sebep oldu.
  • Bölgede kadostro çalışması yapılırken bilimsel bir yaklaşım sergilenip ağaçların yaşlarına bakılmadı. Çay bahçesi mi yaşlı, ağaçlar mı yaşlı incelenmedi. Görülen birkaç ağaç orman kabul edilip bitişiğindeki çay bahçeleri orman sayıldı.
  • Aynı şartlara haiz iki araziden birinin diğerinden farklı muamele görmesi insanları şaşırttı. Arazilerinin başında bulunmayanlar bunun sebebini algılayamadı.
Bu çalakalem çalışma orman sevdalısı olan kara deniz halkını orman üzerinden mağdur etti. Bazıları keşke dedelerimiz bu ağaçları bulabilselerdi de yakacak bulmak için onca emeği sarf etmeselerdi derken, bazıları da ağaçlara endişe ile baktığını ifade etmeye başladı. Üç beş ağaç yüzünden arazilerini kaybeden insanlar kırk yıl önce çifteburun dağından taşıdıkları yüzlerce yük odunun nedenini sorgular oldu. O yıllarda bu arazilerde ağaç olsa idi, sekiz on kilometre mesafeden aylarca odun mu taşırlardı.

Haritacıların araziye bile çıkmadan bir an önce işi bitirmek ve daha fazla para kazanmak amacıyla yaptığı bu gelişigüzel çalışma insanların canını çok yaktı. Herkesten yardım istediler ama bu haksız uygulamaya çözüm bulan olmadı. Elbette ki ormanlara ihtiyacımız var. Elbette ki devlet orman alanlarını koruyacak. Bu hepimizin ortak tutkusudur.  Ama elbette ki hükümetimiz kul haklarına olan hassasiyetini bölgedeki çay müstahsilleri içinde göstermeli. Unutulmasın ki bölge halkı bu bilinçte ve işledikleri arazilerinin kendilerine tapuları ile birlikte geri verilmesini bekliyor.