DÜNYADA ÇAY
Çin’de Buda rahipleri çay kültürünü yerleştirme ve yaymada büyük ölçüde aracılık yapmışlar,kendilerini insan üstü varlık olarak kanıtlayabilmek için bol çay içmişler,uzun süre uykusuzluğa dayanmışlar ve çayı,Buda mezhebinin adeta bir sembolü haline getirmişlerdir.Bu mezhebin ülke içinde ve dışında yayılmasını isteyen rahipler,çayın Çin’de ve komşu ülkelerde kısa sürede yaygınlaşmasına yardımcı olmuşlardır.Böylece çay Çin’in hem kültür bitkisi hem de en çok kullanılan içkisi halini almıştır.
Çin’in ve Hindistan’ın yayla ve dağlarında daha çok yabani olarak yetişen çayın yaprakları elle işlenerek çeşitli şekillerde çay hazırlanmıştır.Çayın yabani olarak yetiştiği dağlık yerler ise yağmuru çok bol ve sıcaklığı yüksek olan tropik ve yarı tropik bölgelerdir.
Çin’deki uygulamaların etkisiyle çay tarımı M.S 805 yıllarında Japonya’da da başlamıştır.Çaya ait ilk bilgiler M.S 593 yıllarında Japonya’da yayınlanan kitaplarda yer almış ve çay üzerinde ilk dikkate değer kitap 1200 yılında yayınlanmıştır.
Çay bitkisi ilk kez Japonya’da Java’ya 1684 yılında Alman Doğa Bilim Adamı Andreas Cleyer tarafndan geliştirilmiş.Daha sonra Endonezya’da çay endüstrisinin babası olarak bilinen J.L Jacobson,1827 ve izleyen yıllarda Java’da çay tarımının yaygınlaşmasına yardımcı olmuştur.
Seylan (Sri Lanka)’da çay tarımı,kahve pas hastalığı nedeniyle kahvelerin büyük ölçüde zarar görmeleri sonucu,1870’li yıllarda;Uganda,Nyasaland ve Kenya’da 1900’lü yıllarda başlamıştır.Amerika Birleşik Devletleri’nde çay bitkisinin yetiştirilmesi ve çay tarımının yaygınlaştırılması 1890-1915 yılları arasında Dr.Charles U.Shepard’ın öncülüğünde denenmiştir.Ancak çay üretiminde fazla miktarda iş gücüne gereksinme olması,maliyetinin yüksek bulunması nedeniyle üretim yerine dış alım yoluyla Amerika Birleşik Devletleri’nin çay gereksinmesinin karşılanması yeğlenmiştir.
Araplar tarafından çayın tanınması M.S 850 yıllarında olmuştur.Venedikliler 1559 yılında,İngilizler 1598 yılında ve Portekizliler ise 1600 yılında çayı ilk kez görüp tanımışlardır.Avrupa’ya Hollandalılar tarafından ilk kez 1610 yılında getirilen çay,Moskova’daki Çarlığa 1618 yılında Çin Sefareti tarafından armağan olarak sunulmuştur.Avrupa ve Sovyetler Birliğin’de uzun süre çaya gerekli ilgi gösterilmemiş,bu hususta bazı doktorların çayın heryerde bulunabilen bir ottan başka bir şey olmadığına ilişkin söz ve yazıları etkili olmuştur.Hatta 1650 yılında Almanya ve Hollanda’da bazı doktor ve papazlar ,çayın insana zararlı olduğunu,bu nedenle Çinlilerin kuru ve zayıf kaldıklarını öne sürerek,çayın yasaklanmasını önermişlerdir.Buna karşın Fransız doktorlar 1671-1685 yıllarında çayın yararlı olduğunu etkili bir şekilde savunmuş,gözlem ve deneyimleriyle çayın tanıtılıp yaygınlaşmasında önemli rol oynamışlardır.
İngiltere’de çayın halk arasında yaygınlaşması Hollanda,Fransa ve Almanya ile hemen hemen aynı zamana rastlar.İngiltere’de 1650’li yıllarda çay,soyluların gittiği kahvelerde daha çok bir ilaç ya da tedavi aracı olarak içilmiştir.Londra’da insanların kulüplere gitme adetleri,çay içim alışkanlığının yaygınlaşmasına neden olmuştur.Çay ile ilgili ilanlar Londra’da yayınlanan gazetelerde ilk kez 1658 yılında görülmüştür.Bu ilanlarda insan sağlığına yararlı,üstün nitelikli Çin çaylarının içilmesi halka önerilmiştir.Bu şekilde kahve ve şarap tüketimine paralel olarak çay içiminin hızla yaygınlaşmasının İngiltere hükümetinin gelirinin artmasına olumlu etki yaptığı görülmüş;çay,kahve satılan ve içilen yerlerde vergi alınmaya başlanmıştır.
Öte yandan 1962 yılında II.Şarl ile evlenen Portekiz Prensinin etkisiyle İngiltere’de çay içme alışkanlığı kadınlar arasında da yaygınlaşmıştır,toplantılarda çay daha çok ikraö edilir olmuştur.Bu prenses İngitere’deki ilk çay içen kraliçe olarak tanınır.
Çeşitli nedenler öne sürülerek 1675 yılında İngiltere’deki tüm kahveler kapatılmış,çayın satılması ve içilmesi Krallık emriyle yasaklanmıştır.Ancak kısa süre sonunda bu yasak kaldırılmış,çay içme alışkanlığı hızla yayılmış,İngiltere’de çay satan dükkan sayısı hızla artmış ve çay,sevilen bir halk içkisi olmuştur.
TÜRKİYE’DE ÇAYIN TARİHÇESİ
Elde bulunan kayıtlara göre Türkiye’de çay bitkisinin yetiştirilmesine ait ilk ciddi girişim 1888 yılında yapılmış.Mektebi Mülkiyeyi Şahane mezunlarından Mudanya Kaymakamı Hasan Fehmi tarafından İstanbul’da 1892 yılında yayınlanan Coğrafiyayı Sınai ve Ticari adlı kitabın 107. sayfasında çay fidanlarının,zamanın Ticaret Nazırı Esbaki İsmail Paşa Hazretleri aracılığıyla Çin’den getirdiği yazılmıştır.
Bursa ilimizde belli yerlerde dikilen çay fidanları gelişememiş ve aynı çaba 1892 yılında da yinelenmiş ancak sonuç alınamamıştır.Bursa ilimizin belli yerlere dikilen çay fidanları gelişememiş ve aynı çaba 1892 yılında da yinelenmiş ancak sonuç alınamamıştır.Bursa ilimizin ekolojik koşullarının çay üretilmesine uygun olmaması ve bunun o zaman bilinmemesi bu güzel girişimin başarıya ulaşmamasına nedenidir.Ancak çay içme alışkanlığının halk arasında hızla yaygınlaşmanın etkisiyle Türkiye’de çay yetiştirilmesi sürekli konuşulur ve tartışılır bir konu olmuştur.Bu arada çok az sayıda da olsa çay ile ilgili makale ve kitaplar yayınlanmıştır.
Çay Risalesi adlı 1877 yılında yayınlanan kitapçığın giriş bölümünde;çaya olağanüstü ilgisi nedeniyle Çaycı namıyla da anılan ve Hicaz Vali Vekilliği Haremi Şerif Müdürlüğü,Basra Valiliği görevlerinde de bulunmuş olan Hacı Mehmet Arif Efendi, “ 30 seneyi mütecayiz müddetle kemali itina ile çay istimaline müdavim bulunduğunu ve esnayi müddeti istimaline devam,hıfzı sıhhat ve afiyete medarı tam olduğunu ”yazılmıştır.Hacı Mehmet Arif çay tiryakisi olduğu ve çayın sağlığa çok yararlı olduğuna da inandığı için daha çok çay içilmesini önermiş ve çayın yararları üzerinde durmuştur.
Türkiye’de çay tarımı ile ilgili girişimler ,1917 yılından sonra gelişmiştir.Batum ve havalesinin Anavatana geri gelmesini izleyen günlerde incelemeler yapmak üzere bölgeye bir heyet gönderilmiştir.Heyette yer alan Halkalı Ziraat Mektebi Alisi Müdür Vekili ve Nebahat ve Emrazı Nebatiye Müderrisi Ali Rıza Erten seyahat dönüşü İktisat Vekaletine sunduğu 91 sayfalık raporunda benzer ekolojiye sahip olan Doğu Karadeniz kıyılarımızda da çay bitkisinin yetiştirebileceğini açıklamıştır.
İktisat Vekaleti tarafından Şimali Şarki Anadolu ve Kafkasya’da Tetkikatı Zirai adı altında kitap halinde yayınlanan raporunda Ali Rıza Erten;”Rusya’da 1833 senesinde çay yetiştirme denemesi yapıldığını,ancak seçilen bölgenin uygun olmamasından başarı sağlanamadığını,bunun üzerin 1892 senesinde Çin,Hindistan,Japonya ve Seylan’da çayın yetişme şartlarını ve işleme tekniğini tetkik etmek üzere gönderilmiş olan bir ilim heyetinin beraber getirdikleri 6000 çay fidanı ve birkaç yüz okka çay tohamunu Tiflis,Sohum nebahat bahçeleriyle Kutais Vilayetine ait bahçelerde zer ve gers ettiklerini,alınan neticelere göre çaylık sahasının genişlettiğini,bu suretle çay ithalatı için dört milyon altının ihracını men etmek için çalışıldığını,bu arada şark memleketlerinden dönen C.S. POPOF’un ayrıca gayretleriyle bu bölgede çayın ekonomik değer kazandığını”belirtmiştir.
Ali Rıza Erten anılan raporunda çay tarımına ve işlemesine ilişkin teknik bilgileri de ayrıntılı bir şekilde sunduktan sonra dış alım yoluyla değişik yıllarda İstanbul gümrüğüne;
1919 yılında 527.586 kilogram
1920 “ 433.550 “
1921 “ 127.103 “
1922 “ 120.430 “
1923 “ 670.930 “
çayın geldiğini belirtmiştir.Çay dış alım için ödenen paranın yüksekliğine de işaret eden Erten,ekolojik yönden uygun olması nedeniyle Rize bölgesinde çay tarımının yapılmasını önermiştir.Ayrıca bölgede limon,portakal,mandalina ve bambu üretimini sağlamak üzere önlemler alınmasının yararlı olacağını belirtmiştir.
Birinci Dünya Harbinden sonra ortaya çıkan öncelikli olaylar nedeniyle Ali Rıza Erten’in raporu dikkate alınmadı.Harp öncesi para kazanmak üzere Batum ve havalesine giden Doğu Karadenizlilerin harpten sonra bu olanağı bulmaları,sorunların daha da belirgin şekilde ortaya çıkmasına neden oldu.İşsizlik ve yoksulluk nedeniyle bölge insanlarının yurdun değişik yerlerinde çalışma zorunda olmaları ve ailelerinden uzakta yaşamaları bölgede iş alanlarının yaratılmasının zorunlu kıldı.Sorunun çözüme kavuşturulması ve bölge insanlarına gelir kaynağı yaratılması için o günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 6 Şubat 1924 tarihinde Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında Fındık,Portakal,Mandalina,Limon ve çay yetiştirilmesi adında 407 sayılı Kanun kabul edildi.
Kanunun yürürlüğe girmesinden hemen sonra çay tarımı ile ilgili ön denemeleri yapmak,bölgede meyveciliğin gelişmesini sağlamak amacıyla Rize’de Bahçe Kültürleri İstasyonu kuruldu.İşleri organize etmesi ve yürütmesi için Ziraat Umum Müfettişi Zihni Derin görevlendirildi.İzleyen yılın başında çay ve narenciye konularında bilgi va görgüsünü artırması,çay tohumu satın alması için Rize Ziraat Memuru Batum’a gönderildi.Batum’dan satın alınan bir miktar çay tohumu ile Rize’de bugünkü Merkez Fidanlığında çay fidanı üretimine başlandı.Aynı yıl içinde yerinde incelemelerde bulunmak üzere Zihni Derin de Batum’a gitti.
Rize Merkez Fidanlığında üretilen fidanlar bir yandan yöre halkına dağıtılırken bir yandan da üretim denemelerinin yapılması için pek çok ilimize gönderildi.Bu illerin tümünde koşullar,Ali Rıza Erten ‘in raporunda ayrıntılı şekilde açıklanmış bulunan çayın ekolojisine uymuyordu.Zaman ilerledikçe çay fidanlarının üretimindeki ve dağıtımındaki heyecan,üreticilerin ilgisizliğine paralel olarak azaldı.Gerekli destekten yoksun bulunan ve yeterli bilgi verilmeyen üreticiler,geleceğin neler getireceğini de bilmedikleri için çay tarımına ilgilerini giderek yitirdiler.Böylece 1933 yılına değin gelindi.
Hükümetin,Kendi Kendine Yetme ilkesini benimsemesi ve 1933 yılında bunu bir programa bağlaması üzerine,ülkemizde çay tarımı yeniden gündeme geldi.Ancak organizasyonun sağlanması ve hazırlık çalışmalarının tamamlanabilmesi için iki yıl daha geçti.Zamanın Ziraat Vekili Prof.Muhlis Erkmen’in bi Bilim Heyeti eşliğinde 1935 yılında Rize bölgesine yaptığı bir inceleme gezisinde bölgenin çay tarımı ve sanayinin gelişmesine her yönden elverişli olduğunun kanısına vardı.Bunun sonucu olarak da çay sorununun kesin şekilde çözümlenmesi kararlaştırıldı.İlim Heyetinde yer alan Prof.Dr.Şevket Raşit Hatipoğlu,Türkiye’de çay İktisadiyatı adlı kitabında çay yetiştirmenin teknik ve ekonomik sorunları ile ülkemizde çaycılığın geliştirilmesi için alınması gereken önlemleri kamu oyunun dikkatine ayrıntılı şekilde sundu.
Bu geziler,tartışmalar ve yazışmalarda iki yılın daha geçtiğini ve 1937 yılına geldiğini görüyoruz.Çay tarımının yerleştirilip geliştirilmesi için Zihni Derin tam yetki ile yeniden görevlendirildi.Geçmişte yitirilen yılların deneyimleriyle sıkı tutulan işler bu kez daha bilinçli ve programlı şekilde yürütülmeye başlandı.
Tohum damızlık bahçesi kurmak fidan üretip yeniden üreticiye dağıtmak amacıyla 1937 yılı içerisinde Sovyetler Birliği’nden Gürcistan kökenli 20 ton çay tohumu satın alındı.Aynı amaçla,1939 yılında 30 ton ve 1940 yılında da 20 ton olmak üzere toplam 50 ton daha,çay tohumu satın alınarak üretim yaygınlaştırıldı.27 Mart 1940 tarihinde çıkarılan 3788 sayılı Çay Kanunu ile çay tarımının ve üreticisinin desteklenmesi güvence altına alındı.Bu dönemde Zihni Derin aydın tarımcılara öncülük yaparak çay tarımının gelişmesine büyük çaba harcadı.Bu arada,Rize Ziraat Odaları Başkanı Muharrem Şadoğlu ve Ticaret Odası Başkanı Hulusi Karadeniz’in,çayın bölgede yaygınlaşmasından üstün hizmetleri görüldü.
Çin’de Buda rahipleri çay kültürünü yerleştirme ve yaymada büyük ölçüde aracılık yapmışlar,kendilerini insan üstü varlık olarak kanıtlayabilmek için bol çay içmişler,uzun süre uykusuzluğa dayanmışlar ve çayı,Buda mezhebinin adeta bir sembolü haline getirmişlerdir.Bu mezhebin ülke içinde ve dışında yayılmasını isteyen rahipler,çayın Çin’de ve komşu ülkelerde kısa sürede yaygınlaşmasına yardımcı olmuşlardır.Böylece çay Çin’in hem kültür bitkisi hem de en çok kullanılan içkisi halini almıştır.
Çin’in ve Hindistan’ın yayla ve dağlarında daha çok yabani olarak yetişen çayın yaprakları elle işlenerek çeşitli şekillerde çay hazırlanmıştır.Çayın yabani olarak yetiştiği dağlık yerler ise yağmuru çok bol ve sıcaklığı yüksek olan tropik ve yarı tropik bölgelerdir.
Çin’deki uygulamaların etkisiyle çay tarımı M.S 805 yıllarında Japonya’da da başlamıştır.Çaya ait ilk bilgiler M.S 593 yıllarında Japonya’da yayınlanan kitaplarda yer almış ve çay üzerinde ilk dikkate değer kitap 1200 yılında yayınlanmıştır.
Çay bitkisi ilk kez Japonya’da Java’ya 1684 yılında Alman Doğa Bilim Adamı Andreas Cleyer tarafndan geliştirilmiş.Daha sonra Endonezya’da çay endüstrisinin babası olarak bilinen J.L Jacobson,1827 ve izleyen yıllarda Java’da çay tarımının yaygınlaşmasına yardımcı olmuştur.
Seylan (Sri Lanka)’da çay tarımı,kahve pas hastalığı nedeniyle kahvelerin büyük ölçüde zarar görmeleri sonucu,1870’li yıllarda;Uganda,Nyasaland ve Kenya’da 1900’lü yıllarda başlamıştır.Amerika Birleşik Devletleri’nde çay bitkisinin yetiştirilmesi ve çay tarımının yaygınlaştırılması 1890-1915 yılları arasında Dr.Charles U.Shepard’ın öncülüğünde denenmiştir.Ancak çay üretiminde fazla miktarda iş gücüne gereksinme olması,maliyetinin yüksek bulunması nedeniyle üretim yerine dış alım yoluyla Amerika Birleşik Devletleri’nin çay gereksinmesinin karşılanması yeğlenmiştir.
Araplar tarafından çayın tanınması M.S 850 yıllarında olmuştur.Venedikliler 1559 yılında,İngilizler 1598 yılında ve Portekizliler ise 1600 yılında çayı ilk kez görüp tanımışlardır.Avrupa’ya Hollandalılar tarafından ilk kez 1610 yılında getirilen çay,Moskova’daki Çarlığa 1618 yılında Çin Sefareti tarafından armağan olarak sunulmuştur.Avrupa ve Sovyetler Birliğin’de uzun süre çaya gerekli ilgi gösterilmemiş,bu hususta bazı doktorların çayın heryerde bulunabilen bir ottan başka bir şey olmadığına ilişkin söz ve yazıları etkili olmuştur.Hatta 1650 yılında Almanya ve Hollanda’da bazı doktor ve papazlar ,çayın insana zararlı olduğunu,bu nedenle Çinlilerin kuru ve zayıf kaldıklarını öne sürerek,çayın yasaklanmasını önermişlerdir.Buna karşın Fransız doktorlar 1671-1685 yıllarında çayın yararlı olduğunu etkili bir şekilde savunmuş,gözlem ve deneyimleriyle çayın tanıtılıp yaygınlaşmasında önemli rol oynamışlardır.
İngiltere’de çayın halk arasında yaygınlaşması Hollanda,Fransa ve Almanya ile hemen hemen aynı zamana rastlar.İngiltere’de 1650’li yıllarda çay,soyluların gittiği kahvelerde daha çok bir ilaç ya da tedavi aracı olarak içilmiştir.Londra’da insanların kulüplere gitme adetleri,çay içim alışkanlığının yaygınlaşmasına neden olmuştur.Çay ile ilgili ilanlar Londra’da yayınlanan gazetelerde ilk kez 1658 yılında görülmüştür.Bu ilanlarda insan sağlığına yararlı,üstün nitelikli Çin çaylarının içilmesi halka önerilmiştir.Bu şekilde kahve ve şarap tüketimine paralel olarak çay içiminin hızla yaygınlaşmasının İngiltere hükümetinin gelirinin artmasına olumlu etki yaptığı görülmüş;çay,kahve satılan ve içilen yerlerde vergi alınmaya başlanmıştır.
Öte yandan 1962 yılında II.Şarl ile evlenen Portekiz Prensinin etkisiyle İngiltere’de çay içme alışkanlığı kadınlar arasında da yaygınlaşmıştır,toplantılarda çay daha çok ikraö edilir olmuştur.Bu prenses İngitere’deki ilk çay içen kraliçe olarak tanınır.
Çeşitli nedenler öne sürülerek 1675 yılında İngiltere’deki tüm kahveler kapatılmış,çayın satılması ve içilmesi Krallık emriyle yasaklanmıştır.Ancak kısa süre sonunda bu yasak kaldırılmış,çay içme alışkanlığı hızla yayılmış,İngiltere’de çay satan dükkan sayısı hızla artmış ve çay,sevilen bir halk içkisi olmuştur.
TÜRKİYE’DE ÇAYIN TARİHÇESİ
Elde bulunan kayıtlara göre Türkiye’de çay bitkisinin yetiştirilmesine ait ilk ciddi girişim 1888 yılında yapılmış.Mektebi Mülkiyeyi Şahane mezunlarından Mudanya Kaymakamı Hasan Fehmi tarafından İstanbul’da 1892 yılında yayınlanan Coğrafiyayı Sınai ve Ticari adlı kitabın 107. sayfasında çay fidanlarının,zamanın Ticaret Nazırı Esbaki İsmail Paşa Hazretleri aracılığıyla Çin’den getirdiği yazılmıştır.
Bursa ilimizde belli yerlerde dikilen çay fidanları gelişememiş ve aynı çaba 1892 yılında da yinelenmiş ancak sonuç alınamamıştır.Bursa ilimizin belli yerlere dikilen çay fidanları gelişememiş ve aynı çaba 1892 yılında da yinelenmiş ancak sonuç alınamamıştır.Bursa ilimizin ekolojik koşullarının çay üretilmesine uygun olmaması ve bunun o zaman bilinmemesi bu güzel girişimin başarıya ulaşmamasına nedenidir.Ancak çay içme alışkanlığının halk arasında hızla yaygınlaşmanın etkisiyle Türkiye’de çay yetiştirilmesi sürekli konuşulur ve tartışılır bir konu olmuştur.Bu arada çok az sayıda da olsa çay ile ilgili makale ve kitaplar yayınlanmıştır.
Çay Risalesi adlı 1877 yılında yayınlanan kitapçığın giriş bölümünde;çaya olağanüstü ilgisi nedeniyle Çaycı namıyla da anılan ve Hicaz Vali Vekilliği Haremi Şerif Müdürlüğü,Basra Valiliği görevlerinde de bulunmuş olan Hacı Mehmet Arif Efendi, “ 30 seneyi mütecayiz müddetle kemali itina ile çay istimaline müdavim bulunduğunu ve esnayi müddeti istimaline devam,hıfzı sıhhat ve afiyete medarı tam olduğunu ”yazılmıştır.Hacı Mehmet Arif çay tiryakisi olduğu ve çayın sağlığa çok yararlı olduğuna da inandığı için daha çok çay içilmesini önermiş ve çayın yararları üzerinde durmuştur.
Türkiye’de çay tarımı ile ilgili girişimler ,1917 yılından sonra gelişmiştir.Batum ve havalesinin Anavatana geri gelmesini izleyen günlerde incelemeler yapmak üzere bölgeye bir heyet gönderilmiştir.Heyette yer alan Halkalı Ziraat Mektebi Alisi Müdür Vekili ve Nebahat ve Emrazı Nebatiye Müderrisi Ali Rıza Erten seyahat dönüşü İktisat Vekaletine sunduğu 91 sayfalık raporunda benzer ekolojiye sahip olan Doğu Karadeniz kıyılarımızda da çay bitkisinin yetiştirebileceğini açıklamıştır.
İktisat Vekaleti tarafından Şimali Şarki Anadolu ve Kafkasya’da Tetkikatı Zirai adı altında kitap halinde yayınlanan raporunda Ali Rıza Erten;”Rusya’da 1833 senesinde çay yetiştirme denemesi yapıldığını,ancak seçilen bölgenin uygun olmamasından başarı sağlanamadığını,bunun üzerin 1892 senesinde Çin,Hindistan,Japonya ve Seylan’da çayın yetişme şartlarını ve işleme tekniğini tetkik etmek üzere gönderilmiş olan bir ilim heyetinin beraber getirdikleri 6000 çay fidanı ve birkaç yüz okka çay tohamunu Tiflis,Sohum nebahat bahçeleriyle Kutais Vilayetine ait bahçelerde zer ve gers ettiklerini,alınan neticelere göre çaylık sahasının genişlettiğini,bu suretle çay ithalatı için dört milyon altının ihracını men etmek için çalışıldığını,bu arada şark memleketlerinden dönen C.S. POPOF’un ayrıca gayretleriyle bu bölgede çayın ekonomik değer kazandığını”belirtmiştir.
Ali Rıza Erten anılan raporunda çay tarımına ve işlemesine ilişkin teknik bilgileri de ayrıntılı bir şekilde sunduktan sonra dış alım yoluyla değişik yıllarda İstanbul gümrüğüne;
1919 yılında 527.586 kilogram
1920 “ 433.550 “
1921 “ 127.103 “
1922 “ 120.430 “
1923 “ 670.930 “
çayın geldiğini belirtmiştir.Çay dış alım için ödenen paranın yüksekliğine de işaret eden Erten,ekolojik yönden uygun olması nedeniyle Rize bölgesinde çay tarımının yapılmasını önermiştir.Ayrıca bölgede limon,portakal,mandalina ve bambu üretimini sağlamak üzere önlemler alınmasının yararlı olacağını belirtmiştir.
Birinci Dünya Harbinden sonra ortaya çıkan öncelikli olaylar nedeniyle Ali Rıza Erten’in raporu dikkate alınmadı.Harp öncesi para kazanmak üzere Batum ve havalesine giden Doğu Karadenizlilerin harpten sonra bu olanağı bulmaları,sorunların daha da belirgin şekilde ortaya çıkmasına neden oldu.İşsizlik ve yoksulluk nedeniyle bölge insanlarının yurdun değişik yerlerinde çalışma zorunda olmaları ve ailelerinden uzakta yaşamaları bölgede iş alanlarının yaratılmasının zorunlu kıldı.Sorunun çözüme kavuşturulması ve bölge insanlarına gelir kaynağı yaratılması için o günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 6 Şubat 1924 tarihinde Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında Fındık,Portakal,Mandalina,Limon ve çay yetiştirilmesi adında 407 sayılı Kanun kabul edildi.
Kanunun yürürlüğe girmesinden hemen sonra çay tarımı ile ilgili ön denemeleri yapmak,bölgede meyveciliğin gelişmesini sağlamak amacıyla Rize’de Bahçe Kültürleri İstasyonu kuruldu.İşleri organize etmesi ve yürütmesi için Ziraat Umum Müfettişi Zihni Derin görevlendirildi.İzleyen yılın başında çay ve narenciye konularında bilgi va görgüsünü artırması,çay tohumu satın alması için Rize Ziraat Memuru Batum’a gönderildi.Batum’dan satın alınan bir miktar çay tohumu ile Rize’de bugünkü Merkez Fidanlığında çay fidanı üretimine başlandı.Aynı yıl içinde yerinde incelemelerde bulunmak üzere Zihni Derin de Batum’a gitti.
Rize Merkez Fidanlığında üretilen fidanlar bir yandan yöre halkına dağıtılırken bir yandan da üretim denemelerinin yapılması için pek çok ilimize gönderildi.Bu illerin tümünde koşullar,Ali Rıza Erten ‘in raporunda ayrıntılı şekilde açıklanmış bulunan çayın ekolojisine uymuyordu.Zaman ilerledikçe çay fidanlarının üretimindeki ve dağıtımındaki heyecan,üreticilerin ilgisizliğine paralel olarak azaldı.Gerekli destekten yoksun bulunan ve yeterli bilgi verilmeyen üreticiler,geleceğin neler getireceğini de bilmedikleri için çay tarımına ilgilerini giderek yitirdiler.Böylece 1933 yılına değin gelindi.
Hükümetin,Kendi Kendine Yetme ilkesini benimsemesi ve 1933 yılında bunu bir programa bağlaması üzerine,ülkemizde çay tarımı yeniden gündeme geldi.Ancak organizasyonun sağlanması ve hazırlık çalışmalarının tamamlanabilmesi için iki yıl daha geçti.Zamanın Ziraat Vekili Prof.Muhlis Erkmen’in bi Bilim Heyeti eşliğinde 1935 yılında Rize bölgesine yaptığı bir inceleme gezisinde bölgenin çay tarımı ve sanayinin gelişmesine her yönden elverişli olduğunun kanısına vardı.Bunun sonucu olarak da çay sorununun kesin şekilde çözümlenmesi kararlaştırıldı.İlim Heyetinde yer alan Prof.Dr.Şevket Raşit Hatipoğlu,Türkiye’de çay İktisadiyatı adlı kitabında çay yetiştirmenin teknik ve ekonomik sorunları ile ülkemizde çaycılığın geliştirilmesi için alınması gereken önlemleri kamu oyunun dikkatine ayrıntılı şekilde sundu.
Bu geziler,tartışmalar ve yazışmalarda iki yılın daha geçtiğini ve 1937 yılına geldiğini görüyoruz.Çay tarımının yerleştirilip geliştirilmesi için Zihni Derin tam yetki ile yeniden görevlendirildi.Geçmişte yitirilen yılların deneyimleriyle sıkı tutulan işler bu kez daha bilinçli ve programlı şekilde yürütülmeye başlandı.
Tohum damızlık bahçesi kurmak fidan üretip yeniden üreticiye dağıtmak amacıyla 1937 yılı içerisinde Sovyetler Birliği’nden Gürcistan kökenli 20 ton çay tohumu satın alındı.Aynı amaçla,1939 yılında 30 ton ve 1940 yılında da 20 ton olmak üzere toplam 50 ton daha,çay tohumu satın alınarak üretim yaygınlaştırıldı.27 Mart 1940 tarihinde çıkarılan 3788 sayılı Çay Kanunu ile çay tarımının ve üreticisinin desteklenmesi güvence altına alındı.Bu dönemde Zihni Derin aydın tarımcılara öncülük yaparak çay tarımının gelişmesine büyük çaba harcadı.Bu arada,Rize Ziraat Odaları Başkanı Muharrem Şadoğlu ve Ticaret Odası Başkanı Hulusi Karadeniz’in,çayın bölgede yaygınlaşmasından üstün hizmetleri görüldü.