ÇAYKUR GENEL MÜDÜRÜ'NÜN HEYECANINA KATILMAK

Kurumların başarısı, takımların başarısı gibidir. İyi bir koçunuz varsa şampiyon olma şansınız da var demektir. Koçunuzda vizyon yoksa muhtemeldir ki iki ileri, üç geri gidersiniz amma, hep geri gidersiniz. İflah olmayan geleceğiniz hep hayal aleminde kalır, bir türlü başarı dolu reel sonuca ulaşamazsınız.

Bu sebepledir ki Kurumlar, kendi vizyonunu taşıyacak lider yöneticilere ihtiyaç duyarlar. Ya da, bu tür becerikli yöneticiler kurumlarının gelecek vizyonlarını yeniden yazarlar.

1980 yılında Çaykur da işbaşı yaptığım ve 1981 yılında ayrıldığım günden beri Çaykur’u takip eden bir izleyiciyim. Şaibeye bulaşmamış, hem çalışan iç müşterilerince sahiplenilmiş ve hem de gerek müstahsiller ve gerekse bayiler ve tüketici konumundaki dış müşteriler tarafından güvenilirliği onaylanmış, iyi bir kurum olduğuna her zaman şahit olmuşumdur. 

Böylesi sağlam bir yapıyı uluslar arası arenaya taşımak ve orada yer tutmasını sağlamak, olması gerekenden daha kolaydır denebilir. Mesele, doyuma ulaşmış, damak tadı yerleşmiş ve güçlü sermaye şirketlerinin köşe başlarını tuttuğu bu piyasada, bu zor yolculuğa çıkmayı göze almaktan geçiyor.

Çaykur bu yolda adımlar atmaya başlamış bile. Artık onlar Dünya' ya ''çayevleri''nin penceresinden bakıyorlar. Çayevinde satışa sunulacak çay sütlacını ve çay dondurmasını ikram ettirirken, sayın Genel Müdür İmdat Sütlüoğlu' nun heyecanını görmek ve onunla o anı yaşamak gerek. Sütlaçtan ve dondurmadan çok Sayın Genel Müdürün heyecanından etkilendiğimi söyleyebilirim.

Hiç kuşkusuz Çaysiad olarak bizde aynı projeyi gündem yapmış, çay dondurmasını, çay sütlacını üretmiştik. Bizde çay evleri projemiz üzerinde yurtdışında çalışmalar yapmıştık. Sayın İmdat Sütlüoğlu’nun heyecanını görünce işte dedim kendi kendime, Bu vizyonu taşıyacak güçlü ve heyecanlı lider. İşi ona bırakmak ve desteklemek lazım. Başarıya ulaşmak için yapılması gerekenin hepsi bu.

Bütün başarılar yetenekli ve çalışkan yöneticilerin heyecanında hayat buluyor.  Bu konuda sayısız örnekler verebilirim. Dünya markası olma yolunda hızla ilerleyen  Simit Sarayı projesini alkışladığımız gibi, Dünya markası olma yolunda geri sayıma başlayan ''Çay Evi'' projesini de alkışlayacağımız günler uzak değil. Yeter ki Çaykur'u destekleyelim, Sayın İmdat Sütlüoğlu’nun heyecanına katılalım.

Fiskobirlik uluslar arası piyasası olan değerli bir mala sahip iken, bir türlü yüzünü dışa döndüremedi ve dışa açılamamanın bedelini çok ağır ödedi. Neyine gerekti Fiskomarlar. Dünyanın muhtelif yerlerinde köşe bakkalları açsaydı ve kendi mallarını satsaydı bugün uluslar arası bir dünya markası olurdu.

Çaykur piyasayı güzel okuyor. Sahip olduğu siyah altının bu zor piyasada hangi renkle yer tutabileceğinin hesabını doğru yapıyor. Dünyanın en sağlıklı çayına sahip olsakta, çayımızın bu haliyle dünya piyasasında yer tutmasının zor olduğunu görenlerdenim. Değişik vizyon yazmamız, global akılla ortaya çıkmamız şart. Bunun yolu da ''Çayevi'' projesi ile mümkün olabilir. Eminim ki yurtdışına çıktığımızda artık ne yiyeceğimizin telaşına kapılmayacak, dünyanın her yerinde semaverde çay içebileceğiz.. Yapacağımız tek iş, en yakın çay evi nerede onu aramaktan ibaret olacak.

Çay evimizde çay sütlacımız var. Çay dondurmamız da, çay gofretimiz de var.  

Muhtemeldir ki gelecekte çay ojelerimiz, çay sabunlarımız ve çaydan üretilmiş güzellik malzemelerimizde pazarlama ürünü olarak yer alacak.  Bu yol Türk çayının hak ettiği kutlu yol. Bu yolda başarmak cesaret, beceri ve heyecan istiyor. Bu heyecan da Çay Kur'u  yönetenlerde var.

Geride söylenecek tek söz kaldı.

Haydi Çaykur, hayırlı yolculuklar.