Herkesin yaptığını yaptığınız zaman, sizin yerinize başkaları düşünüyor, size de yan gelip yatacak zaman kalıyor demektir. İşin tadını almak, farklı olmak için ise herkesin yerine sizin düşünmeniz, rahat uykularınızı bölmeniz, bazen de sabahlara kadar yatağınızda bir o yana bir bu yana dönmeniz gerekiyor.
Söylendiğinde herkesin kabul ettiği fikirde sıradandır. O fikirle kahraman olamazsınız.
Söylendiğinde kaşı tarafta olumsuz tepki uyandıran fikir, akılla düşünülmüş, üzerine bilimsellik yüklenilmişse korkmayın, belki maliyeti yüksektir amma, sizi başarıya ulaştıracak fikir de odur.
Türk çayı tarımında kimyasal madde kullanılmayan, üretiminde ise katkı maddesi bulunmayan doğal ve ender bir üründür. Malımıza bu pencereden bakmadığımız zaman, dünya ile farklı olan damak tadını avantaj olarak nitelendirebiliriz. Dezavantaj olarak gördüğümüzde ise, birçok üstünlüğe sahip malımızın belini kırarız.
Mesele, farktan geçiyor. Farkı fark ettirmekten ve Farktan yıldız çıkarmaktan geçiyor.
İşte bunun içinde biz, çayımıza siyah altın diyoruz.
Herkesin ağız alışkanlığına, damak tadına hitap eden çayınız varsa bu çay bildik çaydır. Piyasası var olan, rekabet maliyetlerine katlandığınızda satabileceğiniz çaydır. Dünyadaki maliyet fiyatlarına bakarak kendi maliyetinizi ayarlayabiliyor, dev rakiplerle rekabet edebiliyorsanız yeni şeyler düşünmenize de gerek yoktur. Aromayı mala katacak malınızı piyasada satacaksınız.
Birileri bu piyasayı oluşturdu ve hazır etti.
Esas olan daha istikrarlı olanı yapmaktır. Farklı damak tadını öne çıkararak kendi tüketici kitlemizi oluşturmaktır. Bu yol zor görünse de, daha emin ve daha bereketlidir.
Türkiye de bir kahvehane kültürümüz vardır. Bu kültüre ticaret kafası ile baktığımızda şunu söyleyebiliriz;
Çok kıymetli bir çay ürünümüz var. Çok nadide birde kahve kültürümüz. İkisini birleştirip ‘Türk Çay Evi’ diye marka yaratabilir miyiz ? Bir çayevi modeli ihdas ederek Türk çayını tüketicilerle buluşturabilir miyiz?
Dünyadaki dev aktörlerin arasında kendimize bir yer tutabilir miyiz?
Elbette kolay değil.
Umutsuz vak'a da değil.
İşin başında söylediğimiz gibi. Rahat uykularımızı bölmemiz, bazen de sabahlara kadar yatağımızda bir o yana bir bu yana dönmemiz gerekiyor.