Bir adım atılıyor. Önemli bir adım. Yarınlarını planlayan ülkemizde bir taraftan üreticiyi ve sanayiciyi korurken diğer taraftan organik ürünlerle tüketiciyi korumaya çalışan bir adım.
Bugün ülkeler tanıtımlarını organik üretimdeki başarı hikayelerini filme alarak yapıyorlar. Yeni nesil bu tanıtım şekli yarınlarda neyin en önemli olacağının işaretlerini veriyor.
Çay sektörümüzün sorunları var. 1985 yılından 2015 yılına kadar geçen sürede ülkemizde yaş çay üretimi %111 oranında arttı. 628 bin tondan 1,328 bin tona çıktı. Aynı dönemdeki kuru çay üretimi ise yalnızca %85 oranında arttı. Yani 138 bin tondan 256 bin tona çıkabildi. Rakamlardaki uyumsuzluk hammaddedeki kalitesizliğe, sürekli artan randıman sorununa işaret ediyor.
2030 yılında çay sektörümüz raporuna baktığımızda bir başka sorun ile karşı karşıya geleceğimiz anlaşılıyor. Üretim / tüketim dengesinde bir bozulmanın olacağı, özellikle arzda talebin üzerinde bir büyümenin gündeme geleceği ve sorunlar yaşayabileceğimiz öngörülüyor. 350 bin ton üretim arzına karşılık 300 bin tona yakın talebin oluşacağı bir piyasa bekliyoruz. Üretimde arz %153 artarken tüketimde talep nüfus artışına bağlı olarak %71 oranında kalabilecek. Arz fazlası önemli bir sorun olacak.
Dünyada çay sektörü, tüketimde 21.5 milyar dolar, ticarette 3,5 milyar dolar ciroya sahip büyük bir sektördür. Ancak onunda sorunları var. O da stoklarını şişirerek yoluna devam edebilmenin mücadelesini veriyor. Bugün uluslararası çay otoritelerinin yaptığı piyasa çalışmaları, çayı daha geniş kitlelere tanıtmak ve tüketimi artırmak amacına yöneliktir.
Perakende piyasası ise hem minnetsiz hem değil. Piyasaya çıktığınızda 100 gram çay için 1 dolar isteyenle de karşılaşabiliyorsunuz, 180 dolar isteyenle de karşılaşabiliyorsunuz. Bu büyük fark yazılan organik hikayelerinin ne kadar iyi yazıldığı ile ilgilidir. İyi hikayesi olan çok para istiyor.
Biz çayımız için henüz bir hikaye yazmadık Çünkü biliyoruz ki elimizdeki siyah altın yaşamının bir kısmını kar altında geçiriyor, haşere ilacına ihtiyaç duymuyor ve dünyanın pestisit oranı en düşük çaylar kategorisindeki ünvanını her yıl ekale ediyor. Kendi hikayesini kendisi yazmış aslında.
Ancak, dünyanın her yerinde çay otoritelerinin telaşesi var. Ortalık toz duman ve çok hareketli. Büyük sermaye şirketleri her ülkedeki tüketicilere ulaşmanın en yoğun heyecanı içine girmiş. Yoğun rekabet organik üretimde yeni başarı hikayeleri’nin yazılmasını zorunlu hale getirmiş. Görülüyor ki çok yakın bir gelecekte organik üretmeyenler ya zora girecek, ya da saf dışı kalacak.
Ülkemizde sektöre bağlı bir milyon insanın geleceğini planlıyor. Tablonun dışında kalmamız demek, gelecekte organik üreten yabancı firmalarla kendi piyasamızda rekabet edeceğimiz demektir. Dünyadaki gidişat Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızı harekete geçirmiş. Şimdi Bakanlığımız da bir başarı hikayesi yazmak istiyor. Bu iş için kolları sıvamış. Çay sektöründe sil baştan yapacak. Proje için 500 milyon TL para ayrılmış. Tüm çay alanlarında iki yıl içinde aşamalı olarak organik üretime geçilecek. Önemli ve büyük bir adım.
Hiç kuşkusuz büyük resme ulaşabilmek, küçük adımların atılmasına, küçük başarı hikayelerinin doğru yazılmasına bağlıdır. Ülkemizde organik tarıma geçmek kolaydır desek de, eğitimli işgücü gerektirdiğinin altını çizmeliyiz.
Çaysiad olarak hazırlamış olduğumuz ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının onayından geçerek uygulamaya alınan‘’Yaş çay Bizim İşimiz Projesi’’ tamda bu noktada hayata geçirilmesi gereken ilk adım olma özelliğini kazandı. Her ne kadar projeyi hayata geçirmek için bakanlık ile yaptığımız yoğun çalışmalar 2016 yılında başarıya ulaşmasa da proje daha önemli hale geldi. Şimdi üzerinde daha önemle durulmalı ve yerli istihdam projesinin eksik yönlerini geliştirilmeliyiz.
120 günlük bir çalışma sezonu için geleceğini projeye bağlamak isteyen işçileri bulamadık. Çünkü gençler kendilerini dört ayda 120 gün çalışabilecekleri bir projede güvende hissedemiyorlar. Yaptığımız araştırmalar bize, çay tarımında sezon boyu çalışan bir işçiye kamu yararına projelerde beş ay süreli çalıştırılma garantisi verebilirsek istediğimiz kadar yerli işçi bulacağımızı göstermiştir. Dokuz ay sosyal güvenceli bir gelire sahip olabilirse bir işi kabul edebilecek çok sayıda işgücü var.
Bakanlığımız bu büyük adımı atarken ‘’Yaş çay bizim işimiz’’ projesindeki ilk adımı göz ardı etmemelidir. Çünkü ‘’Yaşçay bizim işimiz’’ projesi büyük resmin kendisi değildir. Bu proje bizi büyük resme ulaştıracak ilk adımdır. Büyük resimde işçi istihdam edecek şirketlerin kurulması, sektörün bu yolla kayıt içine alınması ve kurulacak olan şirketler eliyle çay bahçelerinin yarılıkçı esası ile kiralanarak birleştirilmesi vardır. İnsanı yönetmenin tersine tarım sektöründe bölerek yönetmek değil, birleştirerek yönetmek en kolay yoldur.
Yakın bir gelecekte dünya piyasasında yer tutmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalacak olan çay sektörümüz bu başarıyı getirecek tüm vasıflara sahiptir. Yeter ki bu aşamada büyük resim ıskalanmasın. Başarıya ulaştıracak temel kriterin çay alanlarını birleştirerek yönetmek olduğu gerçeği göz ardı edilmesin.
Organik çay üretmeyi bir bütün olarak başarabilirsek en iyi başarı hikayesini yazmış olacağız. Hava kirliliği olmayan çay bölgemizde bu başarı hikayesi siyah altınımızı dünya piyasasında yer tutan ürün haline getirecek. Sonraki başarı hikayelerini yazmak çok daha kolaydır.
Mustafa Yılmaz KAR
Yazarın Diğer Yazıları :
Tümü