ÇAY PARASI NEREYE GİDİYOR, ÇAY SEKTÖRÜ NEREYE? 780 bin dekarlık çay bölgesinde en önemli soru, ‘Çay parası nasıl dağılıyor’ sorusudur.
Cevabı ise;
1/3 İ yurt dışına işçilik bedeli ve bölgedeki yarıcılara yarıcı bedeli,
1/3 İ diğer şehirlerde yaşayan müstahsillere çay bedeli,
1/3 İ de bölgede yaşayan müstahsillere çay bedeli olarak dağıtılıyor şeklinde verilebilir.
Yani 780 bin dekarlık çay bölgesini düşündüğünüzde, yalnızca 1/3 lik bölümün parası bölgede kalabilmektedir diyebilirsiniz. Cironun 2/3 si bölge dışına akıyor. Hem de paranın en hızlı devir sürati ile.
Dünyanın 15 ülkesinde insanlar bizim gibi çaya, çhai (çay) diyorlar. Çok daha fazla ülkede insanlar çay denildiğinde bizim gibi sadece sıcak bir keyif içeceği anlamıyor. Onlar çay denildiğinde, güzellik malzemeleri, sabun, banyo ürünleri, deri koruyucu ürünler, saç bakım ürünleri, renkli kozmetik ürünleri ve daha sayısız farklı ürünler akıllarına getiriyor. Çayı yalnızca gıda ürünü olarak değil 3000 in üzerinde çeşidi olan sanayi ürünü olarak ta algılıyorlar.
Sektör dünyada öylesine hızlı gelişiyor ki, yalnızca Amerika da 2014 yılı için çay ve çay ürünleri satış cirosunun 10.84 milyar Dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Her gün ciroya artı değer katan yeni ürünler piyasaya sürülerek çayın müşteri portföyü genişletiliyor. Bugün dünyada satışta olan 3000 farklı ürünün içeriğinde çay kullanıldığını biliyoruz. Bu ürünlere olan talep her geçen gün daha da artıyor. Bir başka tahmine göre ise 2016 yılına kadar özelliği olan çay kullanımının %50 oranda artacağı şeklinde ifade ediliyor.
Her alanda ileri teknoloji kullanabilen, yetişmiş insan gücüne sahip, proje bazında destekleri olan ülkemiz dünyada en sağlıklı ve en doğal çayı üretiyor. Üniversitelerimiz her türlü araştırmayı yapabilecek donanıma sahip. Buna rağmen biz, çayı sadece içerek tüketiyoruz.
Her başarının arkasında bir hayal ve o hayali gerçekleştiren bolca alın teri vardır. Bu ikisinin var olmadığı başarı babadan, dededen kalan olabilir. O halde, öncelikle çay ihracatımızın önündeki damak tadı uyuşmazlığı engelini aşmamızın hayalini ve planını çizmemiz gerekiyor. Bununda iki yolu vardır. Biri tanıtım diğeri çayın sanayi ürünlerine hammadde yapılması.
Bunu müstahsilden de bekleyebiliriz. Müstahsillerinin büyük bir kısmı, bölgeden göç etmiş, hayat standardını başka işlerden elde ettiği gelirlerle yükseltmiş, bu sebeple çay ile olan bağlantılarını ekonomik anlamda kesmiş olan kimselerdir. Bu kesim için çay bir külfettir. Baba toprağı olduğu için etrafa ayıp olmasın diye üstesinden gelinmesi gereken bir yük olarak görülüyor da diyebilirsiniz.
Bu kesim çay üzerinde kafa yormayan, çay ile ilgili bir misyon üstlenmeyen kesimdir. Bu sebeple çayın gelişmesinden ya da gelişmemesinden etkilenmediği gibi, çayın sahibi olmasına rağmen sanayisi ile de ilgilenmemektedir. Oysa bu kesim hem çayı iyi bilen, sermayesi olan ve hem de çay parasının 1/3 ini alan kesimdir. Çay sektörü bu kesimin ilgi alanına girmeli ve dikkatlerini çekmelidir.
Proaktif düşünmek, çaya şu anda baktığımız gözle değil, daha analitik bir gözle bakarak çayı bir ihracat ürünü yapmanın yanında, bir sanayi ürünü olarak da tüketmenin yolunu açmalıyız. Bu alanda devletin, çayın yurtdışında tanıtılması için verdiği desteklerinden yararlanmak mümkünken, sanayi ürünü olarak kullanılması için verdiği desteklerinden de yararlanmak mümkündür.
Saç bakım ürünlerinden, hanımların tırnak boyalarına, saç boyalarına, sabunlarına kadar her alanda kullanım potansiyeli olan çayı, döviz girdisi yapan yeşil altına çevirmek aslında zor değil. Sadece resme bakmak ve sektörden proje çıkarmak yeterli olacak.
Sanayicilerin ve müstahsillerin dikkatlerini bu alanda yoğunlaştırması, böylesine dev bir potansiyelden dünyayı takip ederek, dünyanın en doğal ürünlerini üretmesi ve bu alanda kaynak yaratan yeni yollar açması, büyük sermayelere ihtiyaç duymadan büyük yatırımlar yapmanın en kısa yolu.
O halde, şimdi iş zamanı.
Mustafa Yılmaz KAR
Yazarın Diğer Yazıları :
Tümü